Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar

ATA SÖZÜ

Eskiden, çok eskiden… Bir medresenin odasında, dört öğrenci birlikte kalıyordu. Dört arkadaş,
bütün ihtiyaçlarını birlikte karşılıyor, yemek yapmaktan, bulaşıkları yıkamaya kadar her şeylerini paylaşıyorlardı. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumun parasını da aralarında toplayıp, o gecenin sorumlusu olan arkadaşlarına veriyor; mumu onun almasını sağlıyorlardı.
Bir süre sonra, bazı geceler mumun erkenden bittiğini fark ettiler. “Niye böyle oluyor acaba?” diye birbirlerini gözetlemeye başladılar. Bir süre sonra gördüler ki mumun çabucak yanıp bitmesi, hep belli bir arkadaşlarının sorumlu olduğu geceler meydana geliyordu. Diğer üç arkadaş kendi aralarında konuşup dördüncü arkadaşlarını daha dikkatli izlemeye başladılar. Gördüler ki, o arkadaşları, kendisine verilen parayla gidip mum almıyordu. Bunun yerine, daha önceki gecelerden, şamdanın altında eriyip, birikmiş mumları toplayıp yeniden mum haline getiriyordu. Bu mum da kısa zamanda yanıp tükeniyordu. Ayrıca, çok az ışık veriyordu. Bu durumu gören üç arkadaş, sonunda onu karşılarına alıp,

ATA SÖZÜ
Zurnada Peşrev Olmaz Ne Çıkarsa Bahtına

Kendini beğenmiş bir İstanbullu, Edirne’ de bir düğüne davet edilir. Düğün yemeğinden sonra hep birlikte bahçeye çıkılır. Oyun havaları eşliğinde bir süre eğlenildikten sonra, sıra istek parçalarına gelir. Onun konuk olduğunu bilen zurnacı yaklaşıp, “Çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?” diye sorar. Zurnacıya küçümseyerek bakan İstanbullu, “Kala kala …

ATA SÖZÜ
Zorla Güzellik Olmaz

Poyraz ile Güneş, bir gün sıkı bir iddiaya girmişler. Poyraz, “Ben insanlara istediğimi yaptırırım,” demiş. “Hayır,” demiş Güneş, “asıl ben istediğimi yaptırırım.” O sırada, tarlasında çalışan bir adam görmüşler. Poyraz, “Var mısın” demiş Güneş’e, “adama üstündeki giysileri sen mi çıkartacaksın, ben mi? “Varım,” demiş Güneş, “Hadi, sen başla önce… Adama …

ATA SÖZÜ
Yerin Kulağı Var

Eskiden, çok eskiden Ege Bölgesi’nde Frigyalılar hüküm sürerken bugünkü Dinar kasabasında bir çocuk dünyaya gelir. Marsiyas adı verilen çocuk, küçük yaşta müziğe merak sarar. Frig havaları besteler, yurdunun doğa tanrısı Pan’a ilahiler yazar. Kamışa yedi delik açarak, bugün çaldığımız flüt, ney ve kavalın ilk örneğini icat eder. İcat etmekle kalmaz; …