Misafir Umduğunu Değil Bulduğunu Yer

ATA SÖZÜ

Tilkinin iyi tarafına denk gelmiş bir gün, leyleği yemeğe çağırmış. Çağırmış ama cimriliği tutmuş öte yandan. Misafir çağırdığı leyleğe nasıl az yemek yediririm, diye düşünmüş, düşünmüş. Sonunda dümdüz bir tabağın içine, bir kaşık çorba dökmüş, sulu mu sulu… Leylek o uzun gagasıyla, değil içmek, gagasının ucunu bile ıslatamıyormuş. Çaresizce bakınca tilkiye, “Leylek kardeş,” demiş tilki, “bizde âdettir, misafir umduğunu değil bulduğunu yer!” Ne yapsın leylek, aç aç çekilmiş sofradan. Giderken o da tilkiyi davet etmiş yemeğe. Cimri tilki, sevinçle kabul etmiş öneriyi. Bir öğünü bedavaya getirmenin sevinciyle koşa koşa gitmiş leyleğin evine. Kuşbaşı etin kokusunu duyunca, “Çok açım leylek kardeş,” demiş, “çok da güzel kokular geliyor, oturalım mı yemeğe?” “Oturalım,” demiş leylek. Hazırladığı et yemeğini dar boğazlı, uzun bir tahta çömleğin içinde koymuş tilkinin önüne. “Hadi buyur,” demiş.

ATA SÖZÜ
Zurnada Peşrev Olmaz Ne Çıkarsa Bahtına

Kendini beğenmiş bir İstanbullu, Edirne’ de bir düğüne davet edilir. Düğün yemeğinden sonra hep birlikte bahçeye çıkılır. Oyun havaları eşliğinde bir süre eğlenildikten sonra, sıra istek parçalarına gelir. Onun konuk olduğunu bilen zurnacı yaklaşıp, “Çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?” diye sorar. Zurnacıya küçümseyerek bakan İstanbullu, “Kala kala …

ATA SÖZÜ
Zorla Güzellik Olmaz

Poyraz ile Güneş, bir gün sıkı bir iddiaya girmişler. Poyraz, “Ben insanlara istediğimi yaptırırım,” demiş. “Hayır,” demiş Güneş, “asıl ben istediğimi yaptırırım.” O sırada, tarlasında çalışan bir adam görmüşler. Poyraz, “Var mısın” demiş Güneş’e, “adama üstündeki giysileri sen mi çıkartacaksın, ben mi? “Varım,” demiş Güneş, “Hadi, sen başla önce… Adama …

ATA SÖZÜ
Yerin Kulağı Var

Eskiden, çok eskiden Ege Bölgesi’nde Frigyalılar hüküm sürerken bugünkü Dinar kasabasında bir çocuk dünyaya gelir. Marsiyas adı verilen çocuk, küçük yaşta müziğe merak sarar. Frig havaları besteler, yurdunun doğa tanrısı Pan’a ilahiler yazar. Kamışa yedi delik açarak, bugün çaldığımız flüt, ney ve kavalın ilk örneğini icat eder. İcat etmekle kalmaz; …