Dağ Yürümezse Abdal Yürür

ATA SÖZÜ

Keramet sahibi olduğunu, mucize gösterebileceğini ileri süren bir abdal, köy köy dolaşmakta, insanların kendisine inanmalarını istemektedir. Uğradığı bir köyde, bu iddialarını tekrarlayınca, köylüler, “Madem öyle diyorsun, bize bir mucize göster,” derler.
“Nasıl bir mucize?” diye sorar abdal. Köylüler, sağlarına sollarına baktıktan sonra, “Mesela şu dağı yürüt de görelim,” derler. “Yürüteyim,” der abdal. Dağa doğru döner, hiç bozuntuya vermeden okur, üfler. “Yürü ya dağ! Yürü ya dağ!” diye seslenir dağa. Köylülerin meraklı bakışları dağa doğru döner ama beklenen olmaz. Abdal, yeniden, biraz daha yüksek sesle seslenir: “Yürü ya dağ! Yürü ya dağ!” Dağ, yine kıpırdamaz yerinden. Bunu gören abdal, hemen sopasına dayanıp, dağa doğru yürümeye başlayınca köylüler arasından alaycı gülüşmeler yükselir. Bazıları da “Nereye derviş baba?” diye sorarlar. Abdal, hiç bozuntuya vermeden, “Dağ yürümezse abdal yürür, emri ilahi böyledir!” der, yürümesine devam eder.

(Bir işin tamamlanması için harekete geçmesi gereken taraf kibirli davranıp adım atmıyorsa , biz yüksünmeden ayağına gidip, işimizi görmeliyiz.)

 

ATA SÖZÜ
Zurnada Peşrev Olmaz Ne Çıkarsa Bahtına

Kendini beğenmiş bir İstanbullu, Edirne’ de bir düğüne davet edilir. Düğün yemeğinden sonra hep birlikte bahçeye çıkılır. Oyun havaları eşliğinde bir süre eğlenildikten sonra, sıra istek parçalarına gelir. Onun konuk olduğunu bilen zurnacı yaklaşıp, “Çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?” diye sorar. Zurnacıya küçümseyerek bakan İstanbullu, “Kala kala …

ATA SÖZÜ
Zorla Güzellik Olmaz

Poyraz ile Güneş, bir gün sıkı bir iddiaya girmişler. Poyraz, “Ben insanlara istediğimi yaptırırım,” demiş. “Hayır,” demiş Güneş, “asıl ben istediğimi yaptırırım.” O sırada, tarlasında çalışan bir adam görmüşler. Poyraz, “Var mısın” demiş Güneş’e, “adama üstündeki giysileri sen mi çıkartacaksın, ben mi? “Varım,” demiş Güneş, “Hadi, sen başla önce… Adama …

ATA SÖZÜ
Yerin Kulağı Var

Eskiden, çok eskiden Ege Bölgesi’nde Frigyalılar hüküm sürerken bugünkü Dinar kasabasında bir çocuk dünyaya gelir. Marsiyas adı verilen çocuk, küçük yaşta müziğe merak sarar. Frig havaları besteler, yurdunun doğa tanrısı Pan’a ilahiler yazar. Kamışa yedi delik açarak, bugün çaldığımız flüt, ney ve kavalın ilk örneğini icat eder. İcat etmekle kalmaz; …