ATA SÖZÜ

Arıcılık yapan bir köylü, ballarını tenekeye doldurup kasabada bir bakkala getirir. Fiyatta anlaşırlar. Sıra balları tartmaya gelir.

Bir kilodan fazla dirhemi olmadığı için, bakkal, petekleri eliyle bölerek terazinin kefesine koyup, kilo kilo tartmaya başlar.

Tartılan balı kendi kabına taşımak için, önce parmaklarına bulaşan balı yalayıp temizleyen bakkal, daha sonra aktarmayı yapar. Parmaktan bal yalama işi her seferinde tekrarlanınca, bal sahibi rahatsız olur.

“Emmi, balın yarısı yalamaya gidiyor,” der. Ballı parmaklarını yalamaya devam eden bakkal, yaptığı işten memnun, “Ağam, benim bir kastım yok,” diye cevap verir, “bal tutan parmağını yalar.”

ATA SÖZÜ
Zurnada Peşrev Olmaz Ne Çıkarsa Bahtına

Kendini beğenmiş bir İstanbullu, Edirne’ de bir düğüne davet edilir. Düğün yemeğinden sonra hep birlikte bahçeye çıkılır. Oyun havaları eşliğinde bir süre eğlenildikten sonra, sıra istek parçalarına gelir. Onun konuk olduğunu bilen zurnacı yaklaşıp, “Çalmamızı arzu ettiğiniz herhangi bir parça var mı?” diye sorar. Zurnacıya küçümseyerek bakan İstanbullu, “Kala kala …

ATA SÖZÜ
Zorla Güzellik Olmaz

Poyraz ile Güneş, bir gün sıkı bir iddiaya girmişler. Poyraz, “Ben insanlara istediğimi yaptırırım,” demiş. “Hayır,” demiş Güneş, “asıl ben istediğimi yaptırırım.” O sırada, tarlasında çalışan bir adam görmüşler. Poyraz, “Var mısın” demiş Güneş’e, “adama üstündeki giysileri sen mi çıkartacaksın, ben mi? “Varım,” demiş Güneş, “Hadi, sen başla önce… Adama …

ATA SÖZÜ
Yerin Kulağı Var

Eskiden, çok eskiden Ege Bölgesi’nde Frigyalılar hüküm sürerken bugünkü Dinar kasabasında bir çocuk dünyaya gelir. Marsiyas adı verilen çocuk, küçük yaşta müziğe merak sarar. Frig havaları besteler, yurdunun doğa tanrısı Pan’a ilahiler yazar. Kamışa yedi delik açarak, bugün çaldığımız flüt, ney ve kavalın ilk örneğini icat eder. İcat etmekle kalmaz; …