İlişkilendirmeler: Nasıl Öğreniriz
- By : Acil Çözüm
- Category : Beyninizi Canlı Tutun

İlişkilendirmeler, olayların, insanların ve yerlerin temsilleridir. Bu temsiller, beyin farklı veri türleri arasında bağ kurmaya karar verdiği zaman oluşurlar; özellikle de bu bağın gelecekte işe yarama ihtimali varsa. İlişkilendirmelerin hammaddesi, birincil olarak beş duyudan gelen verilerden oluşur fakat duygusal ve sosyal işarederi de kapsayabilir. Beyin, bu zihinsel bağlantıları işleyip işlememe konusunda karar verirken birkaç farklı şeyi
göz önünde bulundurur. Örnek olarak, eğer ki bir şey, yakın bir zaman dilimi içerisinde iki veya daha fazla duyudan veri girişine neden olursa -bir çizburgerin görünümü, kokusu ve tadı gibi- beyin neredeyse istem dışı olarak bu verileri ilişkilendirecektir. Temel öğrenme sürecimizin özü işte budur. İlişkilendirmenin en klasik örneği, başlangıç seviyesindeki psikoloji derslerinde sıklıkla öğretildiği gibi, Dr. Ivan Pavlov’un köpeklerle yaptığı deneydir. Köpekler, normalde yiyecek gördükleri zaman salya akıtırlar. Pavlov, her gün köpekleri beslerken zil çalmıştır. Birkaç gün sonra, yalnızca zilin çalınması, ortada yiyecek olmasa bile, köpeklerin salya akıtmasına neden olmuştur. Bu köpekler, belli bir duyusal uyaranın (zil) yiyecek anlamına geldiği şeklinde bir ilişkilendirme -beyinleri içinde bir bağlantı- oluşturmuşlardır. Sonuç olarak, zilin sesi tek başına,
salya bezlerine yiyecek için hazır olma talimatı vermiştir, insanlar ve hayvanlar, neredeyse her tür duyusal veri arasında benzer bağlantılar oluşturabilirler. Elbette insanlar, dışsal uyaranlarla (zil gibi) veya dışsal ödüllerle (yemek gibi) bu kadar sıkı sıkıya bağlı olmayan, çok daha sofistike ve soyut öğrenme biçimlerine muktedirdir. Örneğin, bir dil öğrenmeyi ele alalım. Bir çocuk, bazı sesleri bazı davranışlarla, kişilerle veya nesnelerle ilişkilendirerek dili öğrenir (Bu öğrenme sürecinde aşikâr bir ödül olabilir veya olmayabilir). Bu tür ilişkilendirmeler bir kez oluşturulduğunda uzun dönemli belleğe yerleşirler ve yalnızca baştaki uyaranın yeniden
deneyimlenmesiyle ulaşılabilirler. Düşünürseniz, bu aslında epey müthiş bir şeydir: Belli bir duyusal deneyim, beyninizin
bir kısmındaki kablo ağını kalıcı olarak değiştirebilir! Öğrendiğimiz ve hatırladığımız şeylerin çoğu, zilin yiyecek anlamına geldiğini öğrenen Pavlov’un köpekleriyle büyük ölçüde aym şekilde, beynin ilişkilendirme ve geri çağırma yeteneğine dayanır. Örnek olarak, bir gül kopardığınızda kokusu korteksin olfaktör (koklamaya ilişkin) kısımlarım, görüntüsü görsel alanları, yumuşak yaprağı veya sivri dikenleri ise hissetme kısımlarım harekete geçirir. Tüm bu farklı duyumlar, korteksin çok farklı alanlarındaki nöronların aym anda belli
bir doğrultuda hareket geçmesine neden olur. Böylelikle, bu alanlar arasındaki bağlantıların bir kısmı güçlenir. Bu bir kez olduğu zaman, nöral ağın yalnızca bir kısmım tetikleyecek herhangi bir şey, beynin güle ilişkin temsillere sahip diğer tüm alanlarım da harekete geçirecektir. Birinin uzattığı gülü elinize aldığınızda, bir düzine gül aldığınız ilk evlenme yıl dönümünü anımsayabilirsiniz ki bu da bozuk bir asansörü olan korkunç bir binadaki ilk evinizi hatırlatabilir. Ya da güllerin kokusu, artık Kaliforniya’da yaşayan ve ne zamandır bir telefon açmak istediğiniz kuzeniniz Arnie ile geçen yaz piknik yaptığınız yerdeki Harriet teyzenin gül bahçesini anımsatabilir. Tüm bu anıları tek bir uyaran açığa az sayıda nöral yolak (kalın oklar, sol kısım) harekete geçer. Ancak eğer bir gülü koklar, ona dokunur ve onu görürseniz, koklamaya ilişkin, görsel ve dokunsal alanlar arasındaki çok daha fazla sayıda doğrudan ve dolaylı yolak harekete geçer (yukanda, sağ kısım). Duyular arasında ilişkilendirmeyle kurulan bu bağlantılar, belleğin geri çağrılmasında yardımcı olur.