Han Duvarları Kitap Özeti
- By : Acil Çözüm
- Category : 100 temel eser özetleri
NAFİZ ÇAMLIBEL1898’de İstanbul’da doğmuştur. Faruk Fakültesi’nde okurken ilk şiirlerini neşretmiştir. edebiyat çevrelerinde ismi duyulmuştur. Kabataş Kız Koleji gibi meşhur okullarda öğretmenlik Akbaba ve Karikatür gibi ünlü mizah gazetelerinde Aruzu, Türkçede en iyi kullanan şairlerimizdendir. yansıtan memleket şiirleriyle tanınmıştır. HAKKINDA yayınlanan Han Duvarları ile Faruk Nafiz ses getiren şairler arasında yerini almıştır. Bu eserle aydın ilk defa haşin Anadolu tabiatı ve insanı ile karı mu .m Şiirde Anadolu manzarası bütün ayrıntılarıyla şairin ortaya serilir. SEÇMELER Duvarları gökyüzü parlak, ufuk açıktı, bir havada yaylımız yola çıktı. Hm gurbetten gurbete giden yolun üstünde Urn üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde. bir yolculuktan sonra İncesu’daydık, Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık. ( ain doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım! Kaş ucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!(.aribim, namıma Kerem diyorlar Aslı’mı el almış harem diyorlar hastayım derdime verem diyorlar Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’ım ben. Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında, Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında. Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı! Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dap. Az değildir, varmadan senin gibi yurduna, Post verenler yabanın hayduduna, kurduna!
Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu: ‘Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu?’ Gözleri uzun uzun burkulu kaldı bende, dedi. — Hana sağ indi, ölü çıktı geçende! Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti, Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti… Gönlümü Maraşlının yaktı kara haberi. Aradan yıllar geçti, işte o günden beri Ne zaman yolda bir hana rastlasam irkilirim. Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim, Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar, Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar! Ey garip çizgilerle dolu han duvarları, Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları… Kıskanç Sakın bir söz söyleme… Yüzüme bakma sakın! Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur… Dilerim Tanrı’dan ki sana açık kucaklar Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun, Kan tükürsün adını candan anan dudaklar, Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi.
Ey suyun sesinden anlayan Çağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?
Gönlünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağlan Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi,
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi!
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu..
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi