Gurbet Hikayeleri Kitap Özeti
- By : Acil Çözüm
- Category : 100 temel eser özetleri
REFİK HALİT KARAY
Refik Halit Karay 1888-1965 yılları arasında yaşamıştır. ailesindendir. Galatasaray Sultanisi ve Mekteb-i Hukuk’ta Fecr-i Ati topluluğunun kurucularından olan Karay, yıllar gazetecilik yapmıştır. Kirpi takma adıyla eleştiriler siyasi yazılar yazmıştır. Bu yüzden 1. Dünya Savaşı’na kadar
Anadolu’ya sürgün edilmiştir. Robert Koleji’nde öğretmenlik,gazetesinde yazarlık, Posta-Telgraf müdürlüğü yapmış, isimli mizah dergisini çıkarmıştır. Milli Mücadele aleyhindeki yazı ve davranışları yüzünden “yüz ellilikler” listesine yurdu terk etmek zorunda kalmıştır.
Özellikle hiciv, mizah, deneme, fıkra ve hatıra türünde yazmıştır. ÖZET Eskici Hikâyenin başında, Marmara Denizi’nin rıhtımında yolcu uğurlamak için toplanan insanların kendi aralarında konuşmaları Bir çocuk, Arabistan’a uğurlanacaktır. Çocuğun yakınları yükten kurtuldukları için sevinçlidir. Arabistan’da halasının rahat eder, diye düşünürler. Oysa amaçları sorumluluktan kurtulmaktır. Haşan, (Arabistan’a gönderilen çocuk) beş yaşlarında, velim ve öksüz bir çocuktur. Annesini yeni kaybetmiştir.bul’daki yakınları onu halasının yanına göndermeyi uygun müşlerdir. Haşan, önce, vapur seyahati boyunca çok Yolcuları sempatikliği ile neşelendirir, herkesle sohbet Peltek, şirin konuşmaları ile vapurdaki yolcular onu çok Fakat vapur her uğradığı yerde bir sürü yolcu süre sonra, vapurda Hasan’ın dilini anlayan, Türkçe insan çok az kalır. Hasan’ı bir durgunluk alır. Olcuların olamaz, kendini yalnız hisseder. Artık ona Haşan diye hitap eden kimse kalmamıştır. Kalanlar ise “Hassan” diye seslenmektedir,Vapur, Hayfa’ya geldiğinde o da vapurdan ayrılır. Onu Mit trene koyarlar. Haşan, trende köşeye büzülür. Hiç konuşanı konuşsa da kimse onun dilinden anlamaz. Dışarıdaki portakal ve meyve bahçelerini seyreder. Zamanla manzara değişir. ağacın olmadığı, dümdüz yerlerden geçmeye başlarlar. İstanbul’u, memleketini özler. Buraların hayvanlan bile gariptir. Kambur, koca koca tüylü, soğuk hayvanlar görür Hasan’ı istasyonda indirirler. Siyah bir örtü giymiş, kolitin altınlarla dolu bir kadın onu bağrına basar. Bu, halasıdır. Hiç nesinin kokusuna benzemeyen bir kokusu vardır. Halası bir dille konuşmaktadır. Haşan, halasının basık, Irk katlı toprak evinde haftalarca hiç konuşmaz. Saçları çok kısa silmiş, entari giyen erkek çocukları ile de hiç konuşmaz. Uzun bir süre Haşan hiç konuşmaz. Zamanla o da diğer çocuklar gibi giydirilir, yer sofrasında çatal bıçak kullanmadım yemek yemeyi, hatta Arapça’yı dahi öğrenir. Fakat o yine durgun ve sessizdir. Bir gün, halası sokaktan bir satıcıyı çağırır. Önüne bir sin eski ayakkabı koyar. Satıcı oturur ve bunları tamire koyulur. bu tamir çok dikkatini çeker. Satıcı, ayakkabının çivisini ağzına alarak düzeltmektedir. Haşan, boş bulunarak satıcıya sorar: “Ağzın acımıyor mu?” Satıcı şaşırarak “Sen Türk müsün?* der. Haşan, bir Türk’le karşılaşmış olmaktan çok mutludur. haftalarca süren sessizliğine mukabil sürekli konuşmakta birine bağlar. On gün kımıldamadan yatacaktır. Havili bu ipliğe bağlıdır. İplik koptuğu anda, çıban onun yüzünü vi gözünü yok edecektir. Çıbanın özünün kuruması gerekmekti Bu acayip tedavi süresince ip asker şakağına bir kurtul sıkarak intihar etmeye karar verir. Her gün, ya yağmur yağanı» ya kölelerden biri o uyuduğu anda başını tutmayı unutursa düşünerek korku içinde yaşamaktadır. Nihayet on günün sonunda cadı görünümlü kadın Özün alındığı müjdesini verir. Binbaşı, yanağında küçük bir yanığa benzeyen izi göstereni “imparatorluk zabiti neler çeker?” der