Boğaziçi Mehtapları Abdülhak Şinasi Hisar Kitap Özeti

100 temel eser özetleri

A liDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
Abdülhak Şinasi Hisar, 1888-1963 yılları arasında yaşamıştır.
galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Paris’te Siyasal Bilgiler
nitesinde okumuştur. Özel şirketlerde ve banka yönetim kuıutlarında
görev yapmıştır. Şiir, anı, eleştiri, roman gibi türlerde
vermiştir. “Fehim Bey ve Biz” adlı romanı CHP Hikâye ve
Kuman Miikâfatinde üçüncülük almıştır.

I SER HAKKINDA
Abdülhak Şinasi Hisar, eserlerinin pek çoğunda İstanbul’u
• İstanbul’un en önemli mekânı olan Boğaziçi, Çamlıca, Büyükada
ı nalını konu eder. O, mazinin güzelliklerini bugüne taşımak
edebiyatı bir araç olarak kullanır. “Boğaziçi medeniyeti”
ahirini edebiyatımıza sokan ilk kişidir. Boğaziçi Mehtapları bu
»ulamda önemli bir eserdir. Abdülhak Şinasi Hisar’ın şahsi hail
unlan esinlenerek yazdığı denemelerden oluşur. Denemelerde
ılanbul ve Boğaziçi’nin medeniyetimizdeki yerini yazarın usta
görürüz rılmamıştı. Şehir her yanından denizlere ve dağlara, Boğaziçi de
her yanından kırlara açılıyordu. Nakil vasıtalarının iptidailiği,
kulübelerde oturanlardan ta saraylardan oturanlara kadar herkesi
mevsimle alakalandırır, sıcak ve soğuk, rüzgâr ve kar, yağmur
ve çamur herkesi meşgul ederdi. Soğuğu ve sıcağı bütün insanlar
duyarlar, konakların, köşklerin odaları da mangallarla ısınırdı.
Eski evlerin hayatı insanları tabiattan şimdiki apartmanlar gibi
ayırmazdı. Eve bahçeden geçilir, bahçe sulanmak için bir kuyudan
su çekilir, çiçekler bahçeden evlere girer, lavanta çiçekleri temizliği
duyuran kokularını yataklara dökerdi. İnsanlar ne tattıkları zevki
değiştiren mevsimleri, ne de sevdikleri hayvanlan düşünmemezlik
edemezdi. Evin en rahat köşelerinde kediler horlardı. Daha
eskiden İstanbullu ata biner, ava giderdi. Şehirde kira arabaları
kadar da kiralanan binek hayvanları vardı. Boğaziçi’nde de
yalılar önünde oltayla yahut da açıkta kayıkla balık tutulurdu.
Boğaziçi’nin hemen kendine mahsus olan ve sularının nefis
meyvelerine benzeyen balıkları vardır. Bunlar da insanları saatler
ve mevsimlerle alakalandırır. Çünkü bazıları hemen her akşam,
bazıları geceleyin tutulur, ekserisinin, birbirini takiple, aylara
göre değişen ve hemen bütün seneyi kaplayan ayn ayrı mevsimleri
vardır.

Sessizliğin Şiiri
Maziyi anlamak ve duymak için bilinmesi lazım gelen, şimdi
elimizden kaçırmış olduğumuz bir nimet, bize yardım elini
uzatan bir ilah vardı ki o da her günümüzü saran nefis bir
sessizlikti. Sükût, gramofonlarla yenilerek, radyolarla kovularak,
otomobil, otobüs, tramvay gürültüleriyle delik deşik edilerek
gitgide o kadar azalmış, daralmış, ufalmış, yeni hudutlarının
içinde kalmış ve bizim saatlerimizin çoğundan o kadar uzaklaşmıştır
ki bazen ona rast gelince bir lezzet gibi duyuyoruz. Biraz
süren sessizlik bize ilaç diye koklanan bir ruh gibi tesir ediyor ve
musiki yerine geçiyor. Vaktiyle Shakespeare de tam bir sessizliğin
en tatlı bir musiki makamına geçtiğini söylemekte haklıydı

 

mİ ııt.ı şimdi bir koruya, bir bahçeye girer gibi erişiyoruz. O zanı,
mİ.usa bu bizim tabii ve hemen daimi iklimimizdi. Sükût esas
ı ıMiıın haricinde şarkı ve saz ise nadir tadılır zevklerdi. O zaın
mİ.uda bol bol kandığımız sessizliğe biz elbette şimdiki kadar
– it m iş ve susamış değildik. Fakat bilakis ona pek alışkın olduğumuzdan
tadını çıkarmasını daha iyi bilirdik.
mefhumunun düşünülmesi gündelik patırtılar arasında
güçleşiyor ki bunu duyabilmek ve tadabilmek için şehrin
kurtulmuş, yıkanmış olmak lazım geliyor. Şimdi
öyle mahrumuz ki geçenlerde Boğaziçi kıyılarında dol.
eskiden bildiğim bir ruha tekrar kavuşur gibi olmuştum.
tanıyamadım. Tattığım lezzete akıl erdiremiyordum.
ut içinde kendi kulaklarımın uğultusunu işitiyordum. Meğer
İmi beni yavaş yavaş sarmış olan eski, rahat ve tatlı sessizlikmiş,
nurunda vücudumun ve ruhumun, eyvah! Ne boş patırtıların
olarak ne kadar yorgun, ne kadar yıpranmış olduğunu

Şarkıların Dediklerinden
Boğaziçi’nde bazı yaz günleri her zamankinden daha güzel
ulur. Bu harikulade günlerde gökyüzü daha parlak, deniz daha
berrak, dünya daha tılsımlı, hayat daha mucizeli, tabiat daha
ıl.ılıı görünür. Bu müstesna günler ruhlarımızı son haddine kadar
açar; fakat asla mesut etmez. Bilakis onların acı duyulan bir tadı
vardır. Zira bilinmez nasıl bir yerden sırrını vermeyen bir ruh
anki bize bakar; acır mı, acımaz mı? Bilemeyiz; küçüklüğümüzü
gördüğünü sanırız ve mahzun oluruz. Genişlemiş ruhumuza o
günlerde hayat, bütün lezzetiyle, sanki az gelir. Ömrümüzün
tabiat kadar güzel olmadığını ve dünya kadar ebedî olmadığını
daha çok duyarız.
Henüz çocukken hassaslığımın daha çoğaldığı böyle günlerde,
artmış bir merakla, bir çiçeğe, mesela bir sümbüle veya denizin
içinde açılır kapanır bir köpüğe benzeyen bir pelteye bakarak
uzun daldığımı hatırlarım. İnsan o nazlı çiçeği gördükçe

hep mahvolan bu güzellikler nedir ve niçindir? Veya denizde
canlanmış bir köpük gibi açılan kapanan peltenin âdeta nebati
hayatını gördükçe hep mahvolan bu hayatlar nedir ve niçindir,
demek ihtiyacını duyardım. O ihtişamlı günlerde bütün bu sualler
hep cevapsız kalırdı. Şimdi ne hatırımdaki o güzel günlere
baksam güya o nazlı çiçeğin bir nida işareti gibi açılıp beklediğini
ve sularda yüzen peltenin bir sual işareti gibi açılıp kapandığını
görüyorum.

100 temel eser özetleri
Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler Kitap Özeti

NASREDDİN HOCA Türk milletinin bilge şahsiyetlerinden olan Nasreddin halk dilinde, duygu, tefekkür, mizah ve hoşgörümüzü gösi. fıkra türünün öncüsüdür. Başta Türk dünyası olmak üzere dünyanın birçok tanınan Nasreddin Hoca, sosyal hayatta karşılaşılan içimim kılmaz güç işleri, aklı bilgisi ve hazırcevaplığıyla mizahi biçtin çözen, güldüren; ama güldürürken düşündüren, keskin  kâsının sembolü, …

100 temel eser özetleri
Mor Salkımlı Ev Kitap Özeti

HALİDE EDİP ADIVAR failde Edip Adıvar, 1884’te İstanbul’da doğmuş, 9 Ocak l’M’te İstanbul’da ölmüştür. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni (1901), Kur’an, Arapça, Farsça, musiki dersleri aldı. Özel Rıza Tevfik’ten felsefe ve sosyoloji, Salih Zeki’den matematiki. Öğretmenlik, müfettişlik, Darülfünun’da batı edebiyatı  yaptı. Milli Mücadele’ye katıldı; onbaşı ve çavuş rütbeleri 1923-1938 yılları arasında kocası …

100 temel eser özetleri
Memleketimden İnsan Manzaraları Kitap Özeti

NAZIM HİKMET Nazım Hikmet Ran 1902-1963 yılları arasında yaşamıştır. iye Mektebinden deniz subayı olarak mezun olmuştur. Hası askerlikten uzaklaşmıştır. Moskova’da bir üniversitede üzerine öğrenim görmüştür. İstanbul’da bir süre dergi çalıştıktan sonra 1938’de tutuklanmıştır. 1950 kadar hapis yattıktan sonra Moskova’ya gitmiştir. Moskova’da ESER HAKKINDA Memleketimden İnsan Manzaraları, bir destan veya uzunca.1939’da yayınlanmaya başlamışhr. Çok uzun …