Aganta Burina Burnita Halikarnas Balıkçısı Kitap Özeti

100 temel eser özetleri

HALİKARNAS BALIKÇISI
Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) 1886-1973
yılları arasında yaşamıştır. İstanbul’da Robert Koleji’ni bitirdikten
sonra Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi Bölümii’nde öğrenim
görmüştür. Türkiye’ye döndükten sonra, Resimli Ay, İnci dergilerinde
yazılar yazmış, karikatürler çizmiştir. Bir eserinde halkı
savaş aleyhine kışkırttığı gerekçesiyle üç yıl Bodrum’a sürülmüştür.
Cevat Şakir daha sonra İstanbul’a dönmeyip İzmir’e yerleşmiştir.
Hayatını gazetecilik ve turist rehberliği yaparak kazanmıştır.
Cevat Şakir Kabaağaçlı, deniz hikâyeleri ile tanınmıştır. Ege
ve Akdeniz kıyılarındaki olaylardan esinlenerek eserler yazmıştır.
Denizciler, balıkçılar, sünger avcıları, denize karşı hayranlığını
konu edinmiştir.

ESER HAKKINDA
1945 yılında yayınlanan roman Halikarnas Balıkçısının eserlerinin
genel özelliklerini yansıtır. Romanda, deniz sevgisi, denizin
çekiciliği, denizcilerin yaşadığı zorluklar, güzellikler genel olarak
denizdeki yaşam bir kahraman vasıtasıyla anlatılmaktadır. Eserde,
deniz bir başkahraman gibi işlenmiş, bu yüzdan yayınlandığı
zaman çok ilgi görmüştür. Anı biçiminde yazılmıştır.
ÖZET
Mahmut, babası Süleyman Kaptan ile Milas’a gitmektedir.
Milas’a vardıklarında ahbapları Bakkal Fehmi’nin yanına giderler.
Bakkal Fehmi, Süleyman Kaptan’ı çok değişmiş bulur. Süleyman
Kaptan’ın gözlerindeki neşe ve canlılık kaybolmuştur. Süleyman
Kaptan, başından geçen üzücü bir hadiseyi anlatır. Kardeşi Davut’un
ölümüne sebep olmuştur. Bir süre önce Davut, Süleyman Kaptan’ın kayığına tayfa olarak yazılmıştır. Aynı gün, büyük bir
fırtına çıkmış, gemideki herkes yere yatmıştır. Davut âdeta
kendisini feda ederek dümende dimdik geminin yürümesini
sağlamaya çalışmaktadır. Bu arada rando maçosu, rüzgârda savrularak
Davut’un kafasını uçurur. Davut’un başsız vücudu Süleyman
Kaptan’ın üzerine düşer, her yere kan bulaşır. Bir süre
geçtikten sonra ceset koktuğu için denize atmak zorunda kalırlar.
Süleyman Kaptan, bu kazadan dolayı kendisini suçlar. Çünkü
onun yeterince sıkı bağlamadığı bir parça, Davut’un ölümüne
sebep olmuştur. Kardeşinin bir mezarının olmasını bile engelleyen
denizi hiç affetmez. Bu yüzden oğlu Mahmut’un asla denizci olmasını
istememektedir. Bakkal Fehmi olanlara çok üzülür. Bir
gün sonra Bodrum’a dönerler.
Süleyman Kaptan, oğlunu Kirpi Halil’in yanına çırak olarak
verir. Kirpi Halil’in dükkânı oldukça kasvetli, karanlık, dar bir
mekândır. Dükkânın iki müdavimi, Bahçıvan Nusret Ağa ile
Kasım Efendi’dir. Her ikisi de iyi görememektedir. Nusret Ağa,
fakir, pek çok sıkıntı çekmiş bir kişidir. Topal Murat da tıpkı
Nusret Ağa gibi hayatın acımasız yüzü ile karşılaşmış biridir.
Oğlu Aliş’in hasreti ile yanıp tutuşmakta, oğlunun ölü mü diri
mi olduğunu bilmemektedir. Süleyman Kaptan, oğlunu buraya
denizcilikten uzak tutmak için vermiştir. Oysa Kirpi Halil, deniz
sevdalısı bir kişidir ve sürekli denizden bahsetmektedir. Tamir
ettiği ayakkabıları denizcilik terimlerini söyleyerek Mahmut’a
göstermektedir. Mahmut, burada herkesle dost olur. Özellikle
Halil’in anlattığı deniz yaşamı onu çok etkiler. Mahmut, aynı zamanda
mahalle mektebine de devam etmektedir. Mektebi ve
hocayı hiç sevmemekte, onun ezberletmek istediği metinleri ezberlememekte,
bu yüzden hep azar işitmekte, bazen de dayak
yemektedir. Mahmut, hoca ders anlatırken deniz hayali kurmaktadır.
Komşularının kızı ve yakın arkadaşı Fatma onun bu hâline
çok üzülmektedir. Bu günlerde Mahmut’u derinden sarsan bir
olay olur. Hayatı zorluk içinde geçmiş, oğlunun hasretiyle yanan
Topal Murat ölmüştür.Mahmut, yine mektepte falakaya yatırılmıştır. Fatma yanına
gelerek babasıyla çıkacağı balığa gelmesini teklif eder. Mahmut
büyük bir sevinçle kabul eder. Gece, denizde balık tutmak
Mahmut için en güzel olaydır. Babasından çok zor izin alır ve
Fatma, Fatma’nın babası Ateşoğlu ile kayıkta özlediği denize kavuşur.
Fırtına çıktığı için yeteri kadar balık tutamazlar, karaya
da ancak kürek çekerek sabaha doğru ulaşırlar. Mahmut ilk kez,
denizin vefasızlığı ile karşılaşır. Mahmut bir kez daha onlarla
balığa çıkınca denizin onun için vazgeçilmez olduğunu anlar.
Mektebi bırakır! Babası ise denizden nefret etmekte, oğlunun istikbalini
düşünmektedir. Mahmut, babasının uzun süreliğine
sefere çıkmasından yararlanarak denize çıkmaya devam eder.
Küçük amcası, cimri Hakkı Reis’in gemisine yazılır. Özlediği
açık denizlere doğru yol almaya başlar. Gemide Topal Murat’ın
oğlu Âliş’le karşılaşır. Denizde macera dolu günler geçirir.
Fırtınada ölen tayfaların nasıl denize atıldığına şahit olur. Amcası
Hakkı Reis’in tayfalara ve kendisine karşı acımasız tavrı onu
zaman zaman yıldırır.
Mahmut, denizde iken bir mektup alır. Mektup annesindendir.
Babasının, gemisiyle beraber bir seferde öldüğü, bütün serveti
olan gemisinin battığı, evi geçindirme işinin ona kaldığı yazmaktadır.
O anda tüm dünya Mahmut’un başına yıkılır âdeta.
Mahmut, babasının bir sefer sırasında onu denizde görünce,
gözleri dolarak, ona acı acı bakışını hatırlar. Babasının okşayıcı,
sevgi dolu bir ifadeyle oğluna “Neden böyle ettin?” sözleri
altında ezilir. Mahmut, bundan sonra annesine bakmak zorundadır.
Ne var ki eline geçen para ile karnını bile doyuramamaktadır.
Bir gün cimri amcası ile de tartışarak onun gemisinden ayrılır.
Farklı gemilerle değişik yerlere gitmeye başlar. Delikanlı olmaya
başlayan Mahmut, annesini de kaybeder. Maddi zorluklar, sıkıntılı
bir hayat onu zorlamaktadır. Bir gün, memleketine dönmeye
karar verir.
Memleketine döndüğünde, ilk işi Ateşoğlu’nun evine gitmek
olur. Köyde her şey değişmiştir. Fatma ile görüşemez. Bazı esra

rengiz olaylar hisseder. Fatma ile nihayet karşılaşır. Fatma, eski
Fatma değildir. Bir balık seferinde, onu kötü emellerine alet edemeyen
bazı adamların yüzüne sıktığı kurşunla yüzünün yarısı
parçalanmış, gözünün biri akmıştır. Mahmut, Fatma’yı çok sevdiği
için her şeye rağmen onunla evlenmek istediğini, memlekete
onun için döndüğünü anlatır. Fatma, sonra konuşalım, diyerek
ondan ayrılır. Ertesi gün Fatma onun hayatını mahvetmemek
için köyü terk eder. Mahmut onu çok arar fakat bulamaz.
Mahmut, tekrar denize dönmeye hazırlanırken bir teklifle
karşılaşır. Köyün zenginlerinden Zeynel Ağa, kızı Ayşe ile evlenmesini
teklif eder. Yalnız denizlere sonsuza kadar veda
edecektir. Ayşe ile Mahmut evlenirler. Varlıklıdırlar. Önce çok
mutlu olurlar. Mahmut, özlediği sakin hayata kavuşmuştur. Bahçede
sebze meyve yetiştirmektedir. Bir çocukları olacakken çocuk
düşer. Gün geçtikçe Mahmut bir toprak adamı olamayacağını
anlar. Denizleri her türlü zorluğuna rağmen çok özlemektedir.
Nihayet bir gün, ailesini, zenginliklerini feda ederek asıl
sevgilisi olan denizi sonsuza dek tercih eder.

100 temel eser özetleri
Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler Kitap Özeti

NASREDDİN HOCA Türk milletinin bilge şahsiyetlerinden olan Nasreddin halk dilinde, duygu, tefekkür, mizah ve hoşgörümüzü gösi. fıkra türünün öncüsüdür. Başta Türk dünyası olmak üzere dünyanın birçok tanınan Nasreddin Hoca, sosyal hayatta karşılaşılan içimim kılmaz güç işleri, aklı bilgisi ve hazırcevaplığıyla mizahi biçtin çözen, güldüren; ama güldürürken düşündüren, keskin  kâsının sembolü, …

100 temel eser özetleri
Mor Salkımlı Ev Kitap Özeti

HALİDE EDİP ADIVAR failde Edip Adıvar, 1884’te İstanbul’da doğmuş, 9 Ocak l’M’te İstanbul’da ölmüştür. Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ni (1901), Kur’an, Arapça, Farsça, musiki dersleri aldı. Özel Rıza Tevfik’ten felsefe ve sosyoloji, Salih Zeki’den matematiki. Öğretmenlik, müfettişlik, Darülfünun’da batı edebiyatı  yaptı. Milli Mücadele’ye katıldı; onbaşı ve çavuş rütbeleri 1923-1938 yılları arasında kocası …

100 temel eser özetleri
Memleketimden İnsan Manzaraları Kitap Özeti

NAZIM HİKMET Nazım Hikmet Ran 1902-1963 yılları arasında yaşamıştır. iye Mektebinden deniz subayı olarak mezun olmuştur. Hası askerlikten uzaklaşmıştır. Moskova’da bir üniversitede üzerine öğrenim görmüştür. İstanbul’da bir süre dergi çalıştıktan sonra 1938’de tutuklanmıştır. 1950 kadar hapis yattıktan sonra Moskova’ya gitmiştir. Moskova’da ESER HAKKINDA Memleketimden İnsan Manzaraları, bir destan veya uzunca.1939’da yayınlanmaya başlamışhr. Çok uzun …