Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Kitap Özeti
- By : Acil Çözüm
- Category : 100 temel eser özetleri
PEYAMİSAFA Peyami Safa 1889’da İstanbul’da doğmuş, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da ölmüştür. Şair İsmail Safa’nın oğludur. İki yaşınd.ı iken sürgünde bulunan babasını kaybetti. Dokuz yaşında önemli bir hastalık geçirdi. Tahsilini tamamlayamadan 13 yaşında hayal.» atıldı. Posta-Telgraf Nezaretine memur oldu. Kendi kendisini yetiştirdi. Çok iyi Fransızca öğrendi, ilk eserini 13 yaşında iken yazdı. Bu, Eski Dost adlı bir romandır. 15 yaşından itibaren öğretmenlik yapmaya başladı. 19 yaşınd.ı kardeşinin de tesiriyle basın dünyasına girdi. Yirminci Asır adında bir akşam gazetesi çıkardı. O tarihten ölümüne kadar tam 43 yıl yazı yazdı. Sadece kalemiyle geçindi. Kültür Haftası (15 Ocak – 3 Haziran 1936, 21 sayı) ve Türk Düşüncesi (Aralık 1953 – Nisan 1960, 63 sayı) adlı dergileri çıkardı. Başta Milliyet, Tercüman, Son Havadis gibi gazeteler olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdı, fıkra yazarlığı ve başyazarlık yaptı. Geçimini sağlamak maksadıyla 140’a yakın romanında Server Bedi takma adını kullandı. Çok cepheli bir sanatkâr olan Peyami Safa, son derece geniş kültürlü bir insandı. Kuvvetli sezişleriyle, duygu ve düşünceyi esas alan tahlillere dayalı psikolojik romanlar yazdı. Türkçenin en güzel psikolojik romanları onundur. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji ve sosyoloji dallarındaki
makaleleri ve gazetelerdeki fıkra ve denemeleriyle edebiyatımızın en güçlü yazarlarından birisi kabul edilmiştir. V ESER HAKKINDA i İlk baskısı 1930’da yapılan bu roman, edebiyatımızda en çok okunan eserlerden biridir. Roman, ruh tahlilleri açısından da çok önemlidir. Aynı zamanda otobiyografik bir romandır. Bütün başkahramanı olan hasta çocukla yazarın hayatı ve pek çok yerde birleşmektedir. Komanın 15 yaşındaki kahramanı, 9 yaşından beri çektiği meçhul hastalık dolayısıyla gitmiş olduğu hastaneden şekilde ayrılır. Doktor, dizindeki hastalığın, bacağının sebep olacağını bildirmiştir. İstanbul’un kenar inden birinde annesiyle yalnız oturmaktadır ve felâketli annesine mümkün olduğu kadar geç vermek için ev istemez. Ancak yapacak işi, gidecek başka yeri olmadığından bilmek zorundadır. Tramvayla mahallesine doğru hareket , şehir gürültüleri, onun aksi istikametine doğru uzaklaşın ve şehir bu gürültülerle birlikte geride kalmaktadır kapı önlerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek çocukların oynadıkları sokaklardan geçerek, evine gelir. üzmek istemediğinden, tesellinin hâkim olduğu bazı yanlış açıklamalar yapar, hastalığının vehanemetini anın saklar. Ertesi gün, Erenköy’e, uzaktan akrabaları olan ya gider. Köşktekilerin ısrarı üzerine orada kalır. Çocuklumu beri arkadaş oldukları, Paşa’nın kızı Nüzhet ile aralarında i bir yakınlık vardır. Fakat kendisinden dört yaş büyük Olmasına rağmen ruhen çocuk olan Nüzhet’i Ragıp adında bir istemektedir. Bu evlenmeye sadece yengesi taraftardır. ise Paşa’nın Doktor Ragıpla ilgili endişelerine fazlasıyla, Nüzhet’in, otuz beş yaşındaki koskoca bir insanla düşünmektedir. Yengesi, Nüzhet’le aralarını açmak için bir çare bulmuştur: gencin hastalığının bulaşıcı olması söz konusudur. Dolayısıyla Nüzhet bu gençten uzak durmalıdır. Yengesinin bu kıvranışı onu son derece etkiler ve bu sebeple hemen o gece pikten ayrılmaya karar verir. Fakat annesinin de köşke erenköy’de kalmaya mecbur eder. O akşam, yengesi, yemeğe Ragıp ile annesini de davet etmiştir. Yemekte açılan siyasî